Disiplin, kişinin düzen sağlaması, düzenli yaşaması demektir. Ailede disiplinden söz edecek olursak, aile bireylerinin belirli bir düzende yaşamalarını düşünebiliriz. Her ailenin farklı bir düzeni olduğuna göre, farklı bir disiplin anlayışı var diyebiliriz. Bazı aileler daha katı bir disiplin uygularken, bazı aileler daha esnek olabilmekte ya da kurallara fazla yer vermemektedirler.
Aile içinde disiplin, sorumluluğu ve uyulması gereken kuralları öğreterek, iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlar. İç denetim dıştan gelen zorlamayla olmaz. Ancak sevgi temeline dayanan bir disiplin uygulamasıyla gerçekleşebilir. Bir diğer ifadeyle disiplin, sorumluluğun içselleştirilmesi ile ilişkilidir ve ceza demek değildir.
Çocuğu dinlemek, anlamak, doğru mesajlar vermek… Çocuğumuzla ilişkimizde yaşadığımız güçlükler temelde aile içinde disiplin uygulanmasıyla ilintilidir. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklar için de kabul ve takdir görmek, anne ve babası tarafından kendisiyle gurur duyulduğunu bilmek çok önemlidir. Kabul görmeyen, gergin, sinirli yaklaşımlara, bakış ve yüz ifadelerine maruz kalan çocuk hayal kırıklığı yaşar ve kendisinden memnun olmayan, kendisini kabul etmeyen bu dış dünyayı kontrol ederek kendisini ortaya koymaya, kabul ettirmeye çalışır. Bu durum, çocuğun öğretilmek istenilen davranışa karşı tepki geliştirmeye başlamasına, kendi tutumunda ısrarla devam etmesine, anne ve babasını sınayarak ne ölçüde onları etkileyebileceğini ölçmek amacıyla onları sürekli zorlamasına sebep olur. Çocuğun istediğini yapma konusunda ısrarlı olmasını sağlayan bir diğer neden ise, doğru ve yanlışı birbirinden ayırt etmek için gerekli akıl yürütme yeteneğinin henüz olgunlaşmamış olmasıdır. Bu durum yine de gerektiğinde çocuğun davranışına ”dur” , ”hayır ” demeyi bilmeyi engellemez. Sınır koymak, çocuğun davranışının net (kararlı, kesin, sakin ve sürekli) ve anlaşılır gerekçelerle kısıtlanmasıdır. Amaç, çocuğunuzun yapmaması gereken hareketi, sizin hatırınız için, kızdığınız ya da sinirlendiğiniz için değil, yapmaması gerektiği bilincine ulaşarak yapmamasıdır.
Çocuklar gördüklerini taklit eder. Yaşamlarında önemli yeri olan yetişkinler, çocuğun olumsuz davranışı karşısında saldırganlık tepkisinde bulunuyorsa (bağırma, vurma, fırlatma, atma vb.), çocukların da bu örneği izleyerek benzer davranışları gösterme eğilimleri olur. Bedensel ceza ve tehdit gibi olumsuz kontrol yöntemleri, çocuğun davranışını o an için değiştirebilir. Kimi zaman bu tür yöntemler iş yoğunluğu, stres altında olma gibi nedenlerle ebeveyn çocuğuna zaman ayıramadığın da uygulanır. Ancak aynı yöntem ikinci kez uygulandığında genellikle işe yaramaz. Uzun süre anne ve babalarından baskıcı ve saldırgan eğilim gören çocuklar da, arkadaşları ve çevreleriyle ilişkilerinde saldırgan davranma eğiliminde olmakla berber mutsuz, hırçın, huzursuz, söz dinlemeyen, yalan söyleyen, sık sık öfke nöbetleri geçiren çocuklar olma eğiliminde olacaklardır. Çünkü, bu çocuklar kendilerini değersiz hisseden, onaylamayan, dışlanmış, benlik saygısı ve özgüveni düşük çocuklar olma yönünde pekiştirilmektedirler. Ne kadar kötü hareket ettiklerini sık sık duyan, bu davranışları için sözel ya da fiziksel ceza gören, aşağılanan çocuklar bir süre sonra öyle olduklarına inanmaya başlayacaklar ve kendilerine yüklenen rolü benimseyeceklerdir.
Doğumundan itibaren çocuğuna anlayışlı, sevecen, saygılı ve kuralları net ifade eden anne-babaların yaramaz çocuklarının olma ihtimali azdır. Çünkü yaramazlık, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak başka bir yol bilmediği için başvurduğu bir yöntemdir. Ayrıca yaramazlık, çocuğun sıkıldığı ve olumlu davrandığı zaman göremediği bir miktar ilgi ve dikkati yaramazlık yaptığında görebildiği ve fark edilmesini sağladığı için uyguladığı bir yöntemdir. Sözü edilen tüm bu olumsuzlukların temelinde ve çözümünde çocuğunuzla olan iletişim süreciniz ve iletişim tarzınız önemli rol oynamaktadır.
Ebeveynin öncelikli hedefi, çocuğun yaşına ve yeteneğine uygun olarak oluşturulacak seçenek ve geri bildirimleri öğrenmesini sağlamaktır (sınırlı seçenekler sunmak, küçük sorumluluklar vermek). Sınır koyma konusunda tutarlı olmak (açık, anlaşılır net ses tonu, yüz ifadesi kullanmak ve her uygulamada aynı yaklaşımı sergileyebilmek). Çocuğun önceden kestirebileceği istikrarlı geri bildirimler vermek (empati kurmak) olmalıdır.
Aile içinde disiplin, sorumluluğu ve uyulması gereken kuralları öğreterek, iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlar. İç denetim dıştan gelen zorlamayla olmaz. Ancak sevgi temeline dayanan bir disiplin uygulamasıyla gerçekleşebilir. Bir diğer ifadeyle disiplin, sorumluluğun içselleştirilmesi ile ilişkilidir ve ceza demek değildir.