Çağımızdaki en önemli sorunlardan birisi çevre sorunudur. Dünyanın varoluşundan itibaren çevre, gitgide aslını kaybetmeye ve kirlenmeye müsait bir hal almaya başlamıştır. Çevrenin korunması ve kirlenen çevrenin eski haline dönüştürülmesi bizlerin elindedir ve gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir çevre bırakmak hem bir Müslüman olarak hem de birer birey olarak hepimizin görevidir. Güzel dinimiz İslâm, bizi çevremize karşı duyarlı olmaya davet etmektedir.
Peygamberimiz(sav) her daim çevrenin korunmasıyla ilgilenmiş, biz Müslümanları da çevreye karşı duyarlı olma konusunda teşvik etmiş, öğüt ve nasihatlerde bulunmuştur.
Hz. Peygamber’in, hayatı boyunca pek çok hayvan (at, koyun, keçi vb.), bağ ve bahçeleri olmuştur. Bir hadisinde: “Allah, davar gütmeyen hiçbir peygamber göndermemiştir.” deyince ashâb ona; “Sende mi ey Allah’ın Peygamberi? ” diye sordular. O da “Evet ben de birkaç kırat karşılığında Mekkeliler hesabına davar güdüyordum.” diye cevap vermiştir. (Buhârî, “İcâre”) Görüldüğü üzere Peygamber(sav) çocukluğundan itibaren çevreyle iç içe büyümüştür.
Hz. Peygamber(sav), yaşadığı çevrenin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılmasıyla da yakından ilgilenmiştir. Medine yakınlarındaki bir alanın ormanlaştırılması için çaba göstermiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim buradan bir ağaç keserse onun karşılığı olarak bir ağaç diksin.” buyurarak en azından kesilen ağacın yerine yenisini dikme şartını getirmiştir. Böylece burası zaman içerisinde orman haline gelmiştir. Hz. Peygamber, Medine’nin merkezinden itibaren her tarafa doğru 12 mil mesafelik bir sahayı “haram bölgesi” ilân ederek ağaçlarının kesilmesini, yapraklarının ve otlarının koparılmasını, hayvanlarının öldürülmesini yasaklamıştır. Harem bölgesinde uyulması gereken ve ihramlı insanların ihram esnasında dikkat edeceği kurallar, hayvanların avlanması sırasında riayet edilmesi gereken avcılık kaideleri, her alanda israf ve savurganlığın yasaklanması, çevrenin korunmasına yönelik alınmış en etkili kurallardan bazılarıdır.
Hz. Peygamber (sav) nüfus artışı karşısında Medine’nin, su, ulaşım, yerleşim gibi konularda sorunlar büyümeden tedbir almıştır. Öncelikle Mekke gibi Harem sınırlarının oluşturulması, yerleşim konusunda müdahale edilmesi, binaların inşasında bir onay merciinin oluşması o günler için çevreye verilen önemin ne derecede olduğunu göstermektedir. Peygamberimizin(sav) Medine için tayin ettiği harem sınırları, bugün itibariyle sit alanları diyebileceğimiz bölgelerin oluşturulmasına zemin hazırlamıştır. Hz. Peygamberin belli mekanları övmesi, bir anlamda yerleşim alanları oluşturulacak bölgelerin tayini demektir. Kuba Mescidi’nin ve orayı ziyaret etmenin övülmesi, Uhud Dağı’nın övülmesi çevreye verilen önemin birer örneğidir.
“Bir müslüman, bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir kuş, insan veya herhangi bir hayvan yerse, bu onun için sadaka sayılır.” (Buhârî)
“Kim ağaç dikiminde bulunursa, onun için ağaçtan hâsıl olan ürün miktarınca Allah sevap yazar. ” (Ahmed b. Hanbel)
“Kıyamet koparken elinde hurma fidanı bulunanız, -onu dikmeye gücü yetiyorsa-hemen dikiversin.”(Buhârî)
“Kim bir ağaç diker ve meyve verinceye kadar muhafaza ve büyümesi için ilgisini devam ettirirse, meyvesinden elde edilen her istifade bir sadakadır ve dikenin hesabına yazılır. ” (Ahmed b. Hanbel)
“Kim bir ağaç diker ve de bu ağaç olgunluğa ererse, Allah bu ağaç sebebiyle, diken kimse için cennette bir ağaç diker. (Ahmed b. Hanbel) Hadis-i şeriflerde görüldüğü gibi Peygamberimiz(sav) ümmetini daima çevreye ağaç dikmeye teşvik etmiş. Mezarlıkların üzerine fidan dikerek, kıyamet koparken bile elimizdeki fidanı dikmemizi isteyerek çevreye olan vefasının, verdiği önemin büyüklüğünü görüyoruz.
Peygamberimiz’in(sav), dağların, denizlerin, yeşilliklerin bozulmadığı çok daha doğal bir zamanda yaşamasına rağmen çevreye karşı duyarlılığının kesinlikle üzerinde durulmalıdır ve her alanda olduğu gibi bu alanda da önemle örnek alınması gerekmektedir.
Rabia DIVARCI