ADEM

Peygamberimizin Edep ve Hayası

Haya, hoşa gitmeyen yahut terk edilmesi yapılmasından daha uygun olan bir şeyin yapılması esnasında yüzünde beliren ince kızarma hali olarak tanımlanır. Bu ahlak en mükemmel haliyle yine Peygamberimiz ’de görülmektedir. Peygamberimiz her türlü temiz huyda olduğu gibi haya bakımından da insanların en üstünü ve utangacı idi.

Ebu Said el Hudri, Peygamberimiz’in fevkalade haya sahibi olduğunu ifade ederek şöyle demektedir. ‘’ Peygamberimiz(sav) öyle bir haya ve edep sahibiydi ki, kimseye hoşlanmadığı şeyle hitap etmezdi.’’

Allah Resulü, kimsenin yüzüne dikkatle bakmazdı. Yere bakışı, semaya bakışından daha çoktu. Hayası ve yüksek şahsiyeti sebebiyle kimsenin hatasını yüzüne vurmazdı . ‘’ Mümin ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir. ‘’ (Tirmizi)

O’nun zamanında da hayasızlıklar, çirkinlikler, zulümler yaygındı. Hatta babalar kendi öz kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar çılgınca cahillikler icra ediyorlardı. Ama o geldi, zulme dur, dedi. Bu gidiş doğru yola çıkmaz durunuz, yapmayınız çığlıklarını cihana yaydı. O (sav) latif, zarif, nezih davranışlarıyla, alemleri imrendiren vahiy ışıklı ahlaki umdelerle hayata yeniden bir biçim getirdi. Koyduğu özel ve güzel ölçülerle hayat nasıl yaşanmalı gösterdi.

Hz. Peygamber’den haya dersi olan sahabiler o derece yücelmişlerdi ki onların her hareket ve davranışlarında da  edep ve haya’nın bir yönünü görmek mümkündü.

Yaratılışları icabı her türlü kusur ve hatadan uzak bulunan, çirkin ve kötü şeylere yanaşmayan meleklerin bile haya edip utandıkları Hz. Osman (as) bu bakımdan bir sembol haline gelmişti. Bazı zamanlar Hz. Peygamber, onun hayasını açıkça takdir ve methederdi.

Hz. Peygamber, sahabilerin ifadesine göre örtüsüne bürünen bir genç kızdan daha hayalı idi. Hiçbir zaman yüksek sesle konuşmamışlardı. İnsanların yanından  yavaşça ve tebessüm ederek geçerlerdi. Hoşlanmadığı kaba bir söz işitince insanların yüzlerine karşı bir şey söylemezlerdi. Yüz ifadeleri kendisinin halini yansıttığı için etrafındakiler, konuşmalarında ve hareketlerinde ihtiyatlı olurlardı.

Hz. Peygamber, insanların kusurlarını görmez, bazen görmezden gelir çoğu zamanda gözünü çevirir, kusurunu görse de yüzüne vurmaz, o kişiyle arasındaki saygı ve sevgi perdesini yırtmazdı. Ancak bazı kusurlar vardı ki o kusuru o insanın düzeltmesi gerekirdi. Çünkü o kişi kusurun ya farkında değildir ya da o davranışın bir ayıp ve kusur olduğunu bilmemektedir. Bir de kusur düzeltirken karşı taraf mahcup edilmemeli, herkesin içinde onun yanlışları, eksik yanları, ayıp ve eksikleri yüzüne vurulur şekilde söylenmemelidir.

Peygamberimize yıllarca hizmet etmiş ve onun terbiyesi altında yetişmiş olan özel talebesi Enes b. Malik anlatıyor: ‘’ Peygamberimiz Efendimiz, bir adamın elbisesinde sarı bir leke gördü. Fakat adama bir şey söylemedi. Adamcağız kalkıp gittikten sonra sahabilere: ‘’ Ona söyleyin de o lekeyi temizlesin.’’ buyurdu. Çünkü Peygamber Efendimiz hoşlanmadığı herhangi bir şeyi bir kimse de gördüğü zaman, yüz yüze ona söylemeye yüzü tutmazdı.

Peygamberimiz’ e, bir kimsenin hoş olmayan bir şeyi yaptığı bildirilince ‘’ Neden falan kimse böyle diyor, böyle yapıyor?’’ demez, genel anlamda ‘’Niçin böyle yapıyorlar ve diyorlar? ‘’ şeklinde konuşurdu. Böylece, o kimseyi yaptığı işten veya söylediği çirkin bir sözden alıkoyar fakat o adamın ismini vermezdi.

Yine Hz. Aişe validemizin ifadelerine göre, Peygamberimiz edebe aykırı bir söz söylemez, böyle bir söz söylemeye kesinlikle teşebbüs bile etmezdi. Çarşı ve pazarda herkesi rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmazdı. Kötülüğe aynı ile karşılık vermez, aksine hoşgörülü davranır veya affederdi. Hoşlanmayacağı bir şeyi söylemek zorunda kalsa bile dolaylı olarak söylerdi. Hayasının fazlalığından dolayı hiç kimsenin yüzüne dik ve sabit bir şekilde bakıp kalmazdı.

İşte Sevgili Peygamberimiz bütün bunlara dikkat eder, ona göre insanlara davranırdı.

 

Merve ULUSOY