ADEM

Müslüman Gencin Sanal Alemde Kendini Arayışı

Sanal alem tanımı Türkçeye “sanmak” kelimesinden türeyerek girmiş ve “sanal dünya” tanımı ile bir yaşama alanı açmıştır. Amaç hayali bir varlık alemi açığa çıkarmaktır. Bu durum “sanal iklim” tanımı ile irtifa kaydetmiş adeta yedinci bir kıta doğmuştur. Tabi bu kıtanın veya dünyanın da topluluk ve vatandaşları bulunmaktadır.

Nasıl ki gerçek dünyanın yani altı kıtanın toplumları kendi renk ve kimlik özelliklerine sahiptir. Orası da insanların devamı niteliğindedir. Sanal iklim vatandaşları arasında da tanışmalara yer verilir. Bu karşılaşmalar bazen rekabete dönüşmektedir ve zaman zaman gerilimler yaşanmaktadır. Bir genç toplumun parçası olduğunu keşfetmeye yönelik adımlar atarken ona esas hareket güdüsü veren olgu kendi bireyliğini keşfetme iştiyakıdır.

Bu durumu en iyi ortaya koyan sahada yapılan araştırmalardır. Bunlardan birisi de BBC ile beraber Manchester Üniversitesi tarafından 55 bin genç ile yapılan“yalnızlığın anatomisi” isimli bir araştırmadır. Araştırmaya konu olan genç yaşı 16-24 arasındadır. Bu gençlerin yüzde kırkı yalnızlık çekmektedir. İlerleyen yaşlarda yalnızlık yüzde yirmi yedi olarak değişmektedir.

Bu araştırma gençlerin yalnızlaştıklarını ve dijital ortamda sosyalleşme arayışı ile online arkadaşlıklar kurmaktadırlar. Sanal ortam toplumsal işleyişin bir yansımasıdır. İşitsel ve görsel benliğe dayanan ancak hayali bir bedensellik de keşfedilen bir yerdir sanal alem. Kişinin orada oluşturduğu bir avatarla ilginç kişilik özellikleri açığa çıkmaktadır.

Genç orada rekabetle hırslarını tatmin etmek, öfkesini yaşamak, tarafgirliğine uygun sadakat göstermek hatta sevgi veya aşkı yaşamak istemektedir. Masa başında geçen yaşam onların öz bakımlarını ihmal etmeleri gibi neticeler oluştururken dinden uzaklaşmalarıyla da sonuçlanmaktadır.

Sanal ortam gerçek hayat kadar tehditkar değildir. Bu durumda hayattan ders çıkarma içtenliği azalmaktadır. Sanal alemde bulunan hazır bilgi ve görseller, düşünceye fırsat tanımayan renk cümbüşleri afrodizyak etkisi yaratmakta hızlı geçen ve hızlı değiştirilen kareler ders almaya fırsat tanımamaktadır. Moda olan trentleri takip eden genç kendisini hızlı yaşama adapte olmuş görürken dinin öteden beri gelen işleyişini yavaş bulmakta ve yönelim hissetmemektedir.

Sanal aleme yönelim toplumsal kabullerin tesirinde erkek ve kızlar arasında farklı önem taşıyabilmektedir. Toplumsal kalıplaşma erkeği internet kullanımında daha özgür bırakırken kızı daha fazla takip altına almaktadır. Toplumsal kalıplar erkek ve kadın iki cinsin psikolojik yönlerine uygun olarak gelişmiştir. Kızlar ailesine ve dinine daha bağlı olmaya uygun davranırken erkekler daha özgür davranış sergilemeye ve dinden şüphe etmeye daha yatkındırlar.

Sosyal paylaşım siteleri olan örneğin facebook, twitter, youtube gibi ağlarda günlük vakit geçirme süresi arttıkça öğrencilerin din algıları azalmaktadır. Gencin sanal iklimde aktivite yeteneği gün geçtikçe gelişim gösterir ve bu da orada kalma süresinin çoğalmasına sebep olur. Bu arada ibadetlere gittikçe daha az zaman ayırır ve etrafta olup biteni umursamayan bir girdaba düşer. Buna ilaveten karşılaşılan pornografik içerikli görseller de din algısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Yalnızlık içe kapanıklıktan ziyade sosyal değişimlerin verdiği bir süreç de olabilmektedir. Örneğin gençlerden lisede yeni bir üst sınıfa geçmiş birinci ve ikinci sınıf öğrencileri daha çok internet bağımlısı olabilmektedirler. Bunun sebebi arkada bıraktıkları arkadaşları ve sınıf yapıları yerini bir boşluğa bırakmıştır. Bu boşluğu yeni arkadaşlar dolduruncaya kadar genç internete kendisini bırakabilmektedir.

NE YAPILMALIDIR?

İnternet gencin tüm vaktini alarak bireysel ve sosyal faaliyet sahasına dönüşebilmektedir. Günde 3-4 saat ve daha fazla internet kullanan gençlerin içinde bulundukları durumu sorgulamaları gerekir. Diğer yandan eğer internete harcanan zaman, günlük yaşamı aksatmıyorsa tehlike bulunmamaktadır aksine aksatıyorsa durum tehdit olarak algılanmalıdır.

Genç öğrencilerin sanal iklimde meşgul oldukları içerikler onların hayallerini ve duygularını etkilemektedir. Örneğin orada gencin izlediği dini içerikli videolar internet bağımlılık düzeyini azaltmakta, din algılarını ise yükseltmektedir. İnternet bağımlılığı ile din bağı birbirlerini ters yönde etkilemektedir.

Öte yandan nitelikli bir toplumsal beraberlik yaşamanın yolu orası değildir. Zira genç yoğun internet temposuna girdiğinde görülmüştür ki, gittikçe yalnızlaşmaktadır ve ayrıca dinsel kalıplara da yabancılaşmaktadır. Dini ahlak toplumsal yönü olmadığında eksik kalmaktadır.

Gencin düşünmesini engelleyen etkenlerden en önemlisi hazır alınan düşünceler, hayaller ve meşgul edici görsellerdir. Bu tür veriler internetten değil başka ortamlardan elde edildikleri taktirde netice yine benzer olacak ve genci düşünmeye yöneltmeyecekti. Üstünde durulması gereken nokta gencin birey oluş sürecinde sorumluluğudur. Fark edilecek husus yaşanan hayatın bir ecel yani süreçle sınırlı olduğudur. Elde edilenlere karşılık makul bir bedel ödeneceği fikri gence önerilmelidir. Bedel ödeme mantığı yaşanacak daralmaları kabul edilebilir duruma getirecektir.

Bu durumda gencin sorması gereken sorular kimlikle alakalıdır. Birey olma kıstasları nelerdir? Ben niçin varım? Bana ayrılan doğru yer ve sorumluluk nedir? Milliyeti oluşturan ve bireyi oluşturan kimlik bilgileri nerelerde bir araya gelmektedirler?

Kendini kaybetmeyen hiçbir yerde kaybolmaz. Kendinin farkında olmayan en sade ortamda dahi kayıptır.

Kendini bulma ve arama araçlarından birisi de kulluk faaliyetleridir. Kul olan ışığını“el-müheymin”sıfatıyla gözeten yaratıcısından alır. Hem yaratıcısına giden yola düşer ve hem de kendisine dönen yoldadır. Kişi ararken duadadır. Dua başlangıçtır ve tövbe kendine dönüşü talep etmektir. Nasıl ki nar tanelerinin oluşumu ile bir nar meydana çıkıyor bireylerin bir araya gelmesiyle de millet oluşmaktadır. Genç arayışının farkında olduğu sürece sanal alem büyük endişe yaratmaz.

Sanal alemde uygun olan adresler seçilip orada bulunuş anlam arayışına yönlendirilebilir. Her arayış kişiye uzaklık hissettirirken diğer yandan niyet başı ve sonu birleştirir ve yakınlık bulunur. Yollar değişmez niyet değişir.

Arayıcının duası, düşüncesi ve gayreti devamlıdır. Dua ve namaz gibidir bu haller. Devamlılık kişiye yakınlık kazandırır. Her duaya ve namaza duruş bir“ben kimim” yakarışıdır. Arayıcının vakti dürülür ve bükülür. Vaktin büküldüğü yerde uzak yakın olur. Vaktin dürüldüğü yerde yeniden başa dönülür ve yeniden tarif ediliş başlar, “sen böylesin ve böylece geldin işte”.

Söz konusu eylemlerde ihlas çaredir. Yaklaşımlar niyetle netleşirken ihlas ile kolaylaşır. Arayış yeri sanal alem de olabilir

Vakit topluca kılınan namazlarla birleşip tekleşir ve dağınıklık giderilir. Bir gencin sanal alemde de akacağı deniz vardır. Orada da mabette kişileşen birlik ve kardeşlik doğabilir. Zaman ve mekan değişse de yardım ve merhamet kişinin kendisinden doğar gelişir. Böylece murad olunan kardeşlik sevgisi ortaya çıkar. Sanal alemde de kolektif şuur harekete geçer, örneğin bir bilgi içerikli yardım mantığı ile ortak faaliyetlere katılım gerçekleşir ardından korkan ve utanan gencin duygusal yapısı anlam kazanır.

Toplu yapılan faaliyetlere ve ibadetlere iştirak eden gencin anlam dünyası zenginleşir bütünlük bilinci onu duygusal suyun yüzüne çıkarır. Kimlik anlık da olsa belirginleşir. Nedeni ise “mümin müminin aynasıdır”tarifidir.

 

LİSE DKAB ÖĞRETMENİ

YAHYA BAL