Hepimiz dünyaya geldiğimizden itibaren birer birey olarak karşılanırız. Bulunduğumuz yapılar içerisinde farklı görev ve sorumluluklarla da nitelendirilebiliriz. Bizlerin gelişiminde baş aktörlerimiz ailemiz çevremiz ve bulunduğumuz yapıların esintileri yer alır. Bizler kendi sıramızı ifa ettikten sonra dünyayı bırakacak olduğumuz bizlerin öğretileriyle yetişen bireyler olarak çocuklarımız gelmektedir. Çocuklarımızı hayata yetiştirirken sadece bizimle sınırlı kalmayan bir öğretim süreci oluşuyor bu süreç birey olarak bizim içinde bulunduğumuz etkileşim sağladığımız her noktadan öğretilerle sürüyor. Birey olarak en nadide şekilde aldığı bilgileri kullanarak ilerleme kaydediyorlar. Bu gelişim süreci her birey için farklılık göstermektedir. En basit örneği ile sizlerin öğrencilik zamanınızdan yola çıkarak aklınıza ilk gelen anıyı hatırlamanızı istiyorum. Yardımcı olmak amacıyla başka bir sınıf arkadaşınız ile aynı şeyi yapmaya çalışıp onun yapabilmesi… Örneğin bir flüt çalabilme, resim, koşu yarışındaki birincilik… Birçok örnek veya durum aklınıza gelmiştir. Her birey hazır bulunduğu seviyede farklı durumlar için daha iyi olabilir. Birimizin matematiğe yeteneği varken diğer kişinin resme olabilir. Çocuklarımızın da bu şekilde birçok konuda kendilerine özgü ve geliştirebilecekleri yanları bulunmaktadır. Bizler bu durumu es geçerek çocuklarımızı bir yarış pistinde karşılaştırmamalıyız. Bireysel farklılıklarını göz önüne alarak onları geliştirmeye yönelik bu tutumlarımızı değiştirmeliyiz. Eğer bizler çocuklarımızın bu bireysel farklılıklarını es geçerek onları birer maraton koşucusu olarak ele alıp diğer koşucular ile karşılaştırmaya başlarsak onlar için kötü sonuçlara sürüklenebilecek durumları ortaya çıkarmaya başlarız.
En basit örnekleri ile çocuğumuzla akran bir komşu çocuğu ile karşılattırmamız çocuğumuzun yetenek, beceri ve olumlu yanlarını göz ardı ederek durumu iyi yönde geliştirmek isterken olumsuz bir etkileşim sağlarız. Aslında isteğimiz çocuğumuzun daha iyi bir duruma gelmesini sağlamak fakat bu kıyaslama durumları onları belki sizin için daha iyi şekilde ifade edilen durumları gerçekleştirmenize yardımcı olacaktır. Çocuğunuz için birçok olumsuz durumu da yanında getirecektir. Bunlara değinecek olursak;
Kıyaslayarak çocuğumuzun kendisine olan yeterlilik durumunu zedeliyoruz ve zamanla bu durum çocuğumuzun kendisine olan öz güvenini sarsıyor. Sadece kıyaslama değil sizin onun yanındayken ona eş değer sayılabilecek başka bir kişiyi övmeniz bile onda bu durumu sergilemesi için zemin hazırlamış olabilecek… Belki farkında olmadan da bu durumu yaratabiliriz. Devam eden süreçlerde bu yetersizlik hissi çocuğumuzda mutsuzluk ve öfke durumlarını tetiklemeye başlıyor. Çocuğumuzda istemediğimiz durum ve duyguları tetiklenmesine zemin hazırlamış olabiliyoruz. Sürekli kıyas durumlarında kıyaslanan kişiye ya da durumlara karşı kızgınlık, öfke durmaları uyum sorunları yaşamaya başlayacaklar. Kendini yetersiz olarak göremeye başladıkça her şeyden uzaklaşmaya ve içine kapanık bire birey yolunda ilerlemeye başlanılıyor.. Kıskançlık, hırçınlık, saldırganlık, çekingenlik…
- Zaten ben yapamıyorum neden uğraşmam gerekiyor.
- Zaten bu dersi yapamıyormuşum çalışmamada gerek yok..
- Hep bu çocuk başarılı zaten neden onu geçmeye uğraşayım.
…
Ve bunun gibi birçok söz onların ağzından dökülmeye başlıyor. Demiştim iyi niyetimizden yapıyoruz bunları aslında kötü bir amacımız yok sadece onların iyi bir yerlere gelmesini yada bizlere zamanında tanınmaya durumları onlar için tanıma isteği.. Şu değil mi aklınızdaki “ Bana zaman vermediler. Şu imkânım olsaydı. Ben çocuğuma bu şekilde davranmayacağım…”
İşte belki de o şekilde davranmak istemezken kendi çocuğumuz için kötü senaryonun ilk mısralarını kaleme alıyoruz… Bizler bu konuda çocuklarımız için sadece akademik olarak bir başarıdan ziyade onların kendi potansiyellerini en iyi şekilde yönetebilecekleri ve hayattan daha iyi bir zevk alabilecekleri durumlar için çabalamalıyız. Eğer bu gibi durumlarla karşılaşmaya başladıysak çocuğumuz ve bizim için en ideal şekilde yönlendirilmek daha iyi bir iletişim ortamı kurmak için uzman kişilerden destek almamız en doğrusu olacaktır. Sadece çocuğumuz için değil bu dediğimiz yardım bizler içinde gereklidir. Bizlerde bir dış gözlemden destek alarak bu durum için en iyi çözüm yollarından faydalanmalıyız. Ebeveynlere bu alanda danışmanlık hizmeti veren psikolog, psikolojik danışmanlar ya da aile terapistleri, herhangi bir sorun karşısında nasıl davranmaları gerektiği konusunda aileleri yönlendirmek ve daha iyi iletişim ağı kurulmasında yardımcı olmaktadırlar.
Unutmayın; Bizler dünyaya geliş en nadide eserleriz ve bu eserleri en iyi şekilde sergilememiz için gerekli zaman ve birikime ihtiyacımız vardır. Bu birikim kendimizi en iyi şekilde tanımamız ve geliştirmemiz ile mümkün olacaktır. Bizler çocuklarımızı oldukları gibi kabul etmeliyiz ve onların farklı alanlarda yetenekleri olduğunu unutmamalıyız.
Bu konuda sizlere naçizane bir film de önermek isterim; Türkçeye “Yerdeki Yıldızlar” olarak çevrilen “Taare Zameen Par” filmini izleyebilirsiniz…
Psikolojik Danışman
Gözde YÜCEL